FERDİ TAYFUR ÖLMÜŞ DEDİLER!
İnsanlık tarihi boyunca ölüme farklı anlamlar yüklenmiştir. Kimi toplumlarda ölen kişi yaşadığı evin tabanına, altına gömülmüş, kimi zaman kaya mezarlarında açıkta bırakılmış, bir dönem de büyük anıt mezarlar yapılmış topraktan, taştan. Kimi zaman yakılarak külleri saklanmış ya da doğaya serpilmiş. Şu an da bizim kültürümüzde olduğu üzere toprağa gömülmüştür. Hepsi inancın hayat bulmuş ritüelleridir. Doğru, yanlış bilemem. Her dönemin kendine göre bir inancı olmuş ve bu inanç ekseninde hayata ve onu anlamlı kılan tek şeye, yani ölüme anlam yüklemişiz.
Biz Ölüm’ü; ruhun bedeni terk etmesi, bedeni ise ruhun kafesidir der, öyle biliriz. Yani düalist bir anlayışa sahibiz. Faniler, yani ruhu kafesinde olanlar, ruhu kafesinden aniden çıkan insanların arkasından “öldü” diyoruz. Beden bir örtü ise Ölüm’e ceset gömleğinin çıkartılması olarak da bakabiliriz. Ölüm o örtünün kalkması, ruhun özgürleşmesi ve fanilikten çıkarak kendine ait ebedi gömleğini giymesi, ölümsüzlüğe geçişi, intikalidir.
Ölüm, doğumla birlikte başlıyor canlı olan her şeyde. Dünya hayatı boyunca bedenle birlikte hareket eden ruh zamanla kullandığı bedeni terk ediyor. Her geçen dakika, saat, gün, ay ve yıl yeni bedene geçişin şifrelerini taşıyor. Ciğerlerimize çektiğimiz her nefes ve içindeki oksijen gazı, bizi biraz daha bu dünyada tutarken aslında ölüme daha da yakınlaştırıyor.
Çoğu zaman ve birçok insanda olduğu üzere hiç ölüm yokmuş gibi yaşarız. Ama ölüm vardır ve her canlı gibi biz de zamanı gelince bunu tecrübe edeceğiz. Öyleyse kimine göre çok kısa kimine göre çok uzun olan bu süreyi nasıl yaşamalıyız? Bu sorunun cevabı herkese göre değişebilir. Ama emin olduğum bir şey var ki; Yaşadığımız süreyi, ruhumuzla bedenimizin bir olduğu bu anları iyi değerlendirmeli, yaşayan diğer canlılara her anlamda güzellik katmalı, iyilik yapmalı, yardım etmeli kısacası iyi bir insan olarak bu fırsatı değerlendirmeliyiz.
Ferdi TAYFUR’ u şahsen tanımadım. İletişim araçları nedeniyle şarkılarını dinledim. Bestelerini okudum. Onun konuşmalarıyla, yaptığı eserlerle, sözleri, cümleleriyle bana hissettirdikleriyle kendimden, yaşamımdan kesitler buldum. Boşlukta gezinen kelimeleri alıp, ardı ardına monte ederek his dünyamızdaki kaynayan, içimize sığmayan duygulara tercüman olduğunu tecrübe ettim. Ve en özel, en güzel duygularımızı giydirdiği kelimelerle bize sunan bu insanın iyi bir insan olarak yaşadığını, yaşamını tamamladığını düşünüyorum.
İyi bir insan olarak yaşarken, bize bıraktığı “Derbeder, Huzurum Kalmadı, Çeşme, Yaktı Beni, Son Sabah” gibi şarkılarla ifadesini bulan yaşam öyküsünde, şahsen tanımasam da ruh ve his dünyamıza hitap etmesi, insanlığa olumlu katkısı olması vesilesiyle O’na rahmet dilemeyi borç olarak görüyorum.
Kendisine Allah’tan rahmet yakınlarına sabr-i cemil diliyorum. Mekânın cennet olsun güzel insan. Rahat uyu…
Şarkılarınla duygudaşlık yaptık ama inşallah bir gün bir yerde tekrar buluşabilmek dileğiyle…