Eskiden satacağımız veya alacağımız bir şey varsa, eşe dosta haber salardık. Hemen birisi olurdu alan ya da satan. Genellikle de memnun kalırdık, çünkü birbirimizi tanırdık. Şimdi ise, nereden geldiği belli olmayan bir alışveriş ortamı var. Şanslıysak iyi bir alışveriş yapabiliyoruz ama sosyal medya sayesinde daha geniş kitlelere ulaşmak mümkün. Bu durum, her zaman aynı güven duygusunu taşımıyor.
Yıllarca elimizdekileri imkanlarımız doğrultusunda temiz kullanmaya çalışırız. Bu sadece eşyalar için değil, alıştığımız ve güvendiğimiz insanlar için de geçerli. Karşılıklı sevgi, güven ve saygı vardır. Ancak günümüzde bu değerlerin kaybolma riski var; her şeyin çok hızlı değiştiği bir ortamda, güvenin yeniden inşası daha da önemli hale geliyor.
Bu geçiş sürecinde, belki de yerel topluluklara yönelmek, birbirimize destek olmak ve eski alışkanlıklarımızı hatırlamak faydalı olabilir. Eşya alışverişinin ötesinde, insan ilişkilerini de yeniden canlandırmak için fırsatlar yaratmak gerekiyor.
Ne güzel olurdu değil mi?
Ne güzel olurdu gerçekten de! İklim değişikliğinin etkileri giderek daha belirgin hale geliyor. Susuzluk ve kuraklık, doğayı en çok etkileyen faktörler arasında. Artık kuşlar bir su birikintisi bulsalar oradan uzaklaşamıyorlar. Bahçeye su dökünce birkaç kedi bir araya üşüşüyor, ama havada kuş görmek neredeyse imkansız. Bu durum, doğanın dengesinin bozulduğunu gösteriyor.
Bu kaybı hissetmek, hepimiz için üzücü. Doğayı koruma ve sürdürülebilir yaşam biçimlerine yönelme zamanı; birlikte hareket edersek, bu sorunların üstesinden gelme şansımız var.
Neleri sattık biz? Nelerden vazgeçtik? Eskiden parklarda güvercinleri elimizle beslerdik, özellikle beyaz güvercinleri… Onlar, sevginin, saflığın, aşkın ve barışın simgesidir. Barış denilince aklımıza hemen beyaz güvercinler gelir. Eğer balkonunuza, camınıza ya da çatınıza yuva yapmışlarsa, sakın rahatsız etmeyin! Onların varlığı, doğayla kurduğumuz bağı ve barışın sembolünü hatırlatıyor bize.
Haydi barışalım.
Haydi konuşalım.
Haydi satmayalım birbirimizi….